
AKÇAABATIMIZIN YETİŞTİRDİĞİ DEĞERLERİMİZ.
Haydar GEDİKOĞLU....
Rahmetli annem “Çığ senesinden 5 sene sonra, güz aylarında doğdun” derdi. 1925 yılında köyümüzün başındaki Şahinkaya ile Metinganiya Kayası eteklerinde yığılan kalın kar tabakasının kayması sonunda büyük bir çığ olayı yaşanmıştı. Uzun yıllar çığ senesi adıyla takvim başı olarak kullanılan bu olaydan 5 yıl sonra doğduğuma göre gerçek doğum yılım, kimlik belgemde yazıldığı gibi 1932 değil azından 1930 olmalıdır.
Çocukluk yıllarımda –o zamanın bütün köy çocukları gibi- toprakta yoğrularak, toprakta sürünerek, çayırlarda / çimenlerde, harman yerlerinde koşup oynayarak, yaylalarda sığır çobanlığı yaparak büyüdüm.
7-8 yaşlarına vardığımda yaştaşlarımın en gelişkini bendim. Üstelik kendi kendime okuma yazma da öğrenmiştim. Çalımımdan kurumundan geçilmiyordu. Yaşıma başıma bakmadan “Osman Ağa” diye anılan büyükbabama özeniyordum. Evimizin başındaki ıhlamur ağacının gövdesine, daha o zaman bıçağımın ucuyla “Haydar Ağa” unvanını oymuştum bile.
9 yada 10 yaşında iken köyümüzde okul açıldı(1940). Okula ilk yazılanlardan biri ben oldum.
1950 başlarında öğretmenliğe başladım. İlk ve ortaöğretim okullarında sınıf öğretmenliği, başöğretmenlik, Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği, müdür yardımcılığı, müdürlük gibi görevler yürüttüm.
Akçaabat Lisesi müdürü iken 1979 yılının başında kendi isteğimle emekli oldum.
Emeklilik yıllarımı kendi çevremde kültürel, sanatsal ve eğitsel etkinliklere katılarak, katkıda bulunarak sürdürmeyi tasarlamıştım. Daha ilk adımlarda “12 Eylül Darbesi” karabulut gibi üstümüze çöktü. Olur olmaz nedenlerle karakollarda, savcılıklarda sorguya çekilmekten, adım adım izlenmekten, ikide bir gözaltına alınmaktan usandığım için hiç kimsenin beni tanımadığı bir yere , Antalya’ya taşındım. Orada bir işyerinin personel yöneticiliğini, arkasından bir dershanenin müdürlüğünü yaptım. Antalya’daki kültür ve sanat evlerinin etkinliklerine katılarak yararlı deneyimler, değerli dostlar edindim.
Antalya ikinci memleketim oldu.
İlk gençlik yıllarımdan başlayarak okumaya, öğrenmeye, yazmaya özel bir ilgi duydum.1950’lerden günümüze kadar Yirminci Yüzyıl, Varlık, Türk Dili, Kıyı gibi dergilerde yazılarım yayımlandı. Uzun yıllar Anadolu Ajansı ve TRT muhabirliği yaptım. Trabzon’da yayımlanan Hakimiyet, Hizmet, Sonhaber, Bayraktar, Yenigün, Karadeniz, Kuzey Haber gazetelerinde köşe yazıları yazdım; kültür ve sanat sayfaları düzenledim. Kuzey Haber gazetesinde ayrıca “düzeltmenlik” ve “genel koordinatörlük” görevlerini yürüttüm. Akçaabat Postası adlı gazetenin kuruculuğunu ve ilk “ genel yayın yönetmenliği”ni üstendim. 1991’de yayıma giren Akçaabat Yeni Haber gazetesinde belirli aralıklarla yüzlerce yazım yer aldı.
Akçaabat ve çevresiyle ilgili araştırmalarım 1996’da AKÇAABAT adıyla yayımlanadı. Trabzon Efsaneleri ve Halk Hikayeleri adlı ikinci kitabım 1998’de Trabzon Valiliği Kültür Müdürlüğü yayınları arasında yer aldı. Aynı yıl Akçaabat’ın en eski eğitim kurumu olan Merkez İlköğretim Okulu bağlamında Akçaabat’ın eğitim ve kültür değerlerini inceleyen çalışmam, Yüzyılların Eğitim Anıtı adlı kitapta toplandı. Doğu Karadeniz Masallar Öyküler Söylenceler adlı dördünü kitabım da 2008’de Serander Yayınları arasına katıldı.
Ömrüm yeterse basıma hazır durumda bekleyen kitaplarımı da bunlara ekleyeceğim.
Yaşımın ilerlemesine karşın ulaşabildiğim kitapları okumaya, anlamaya, yorumlamaya çalışıyorum. İletişim ve bilişim kaynaklarından yararlanıyorum. Yerel gazetelere yazılar yazıyorum. Yeni kitaplar hazırlıyorum. Çağrıldığım kültür ve sanat etkinliklerine katılıyorum. Deneyimlerimi, birikimlerimi ilgi duyan herkesle seve seve paylaşıyorum.
Öyle sanıyorum ki bu tür uğraşları, yaşamımın sonuna kadar sürdüreceğim.