Günümüzde maalesef düğünler yuva yapmamakta, daha işin başında yuvayı zora sokmakta ve kısa sürede yıkmaktadır. 

               En ucuz düğünün 250-300 bin lira olduğu bir zamanda, kim evlenebilir, kim yuva kurabilir? 

               Pahalı düğün salonları, ömründe bir kere, birkaç saat giyilecek ve sonra çöp olacak maliyetli gelinlikler, gıramına bile yaklaşılmayan altın bilezikler, kirası ateş gibi yakan evler, lüks elbiseler ve daha neler neler ile evlenmek, düğün yapmak lüks, çok lüks hale geldi. 

               Eskiden bir başlık parasına yapılan düğünler, şimdi bin başlık parasını aştı. 

               Konu ile ilgili sosyal basında gördüğüm ve tamamen katıldığım aşağıdaki yazı, meseleyi bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. 

               Ezgi Akgül imzalı paylaşımda bakın ne diyor: 

               “Bugün evlenmenin maliyetine en ponçik yerden baksan bile 250 bin lira. 

               Maliyeti artıranların da KIZ ve ERKEK ANNELERİ olduğunu düşünüyorum. 

               Hiç lafı uzatmayacağım... 

               Hiç mi acımıyorsunuz bu çocuklara hanımlar? 

              "Zina arttı, ahlaksızlık çoğaldı yetişin goounşular!" diye ağlıyor, sonra da çocuklar evlenemesin diye elinizden geleni yapıyorsunuz. 

              Önce, "Bir kere evleniyorsun, yapacak tabi..." diye zehirliyorsunuz. 

              Yetmiyor "ben yapamadım o yapsın..." diye hırslarınızı onlar üzerinden tatmin ediyorsunuz. 

              O da yetmiyor "elalem ne der..." diye korkunç bir döngüye sokuyorsunuz çocukları. 

              En pahalı şeyleri aldırmaya çalışıyorsunuz, "kıymetini böyle bilirler ancak." diyorsunuz. 

               Artık bir susun ya hu! 

             "Bana sadece nikah yeter, masraf yapmayalım." diyen kızlar nefislerini geçiyor da, annelerinin hırslarını geçemiyor bir türlü... 

              Allah aşkına ablacım, o testi de kapıda kırılmasın n'olacak? 

              Bir nevresim başlangıç için yetsin, sonra yine alırlar n'olacak? 

              Varsın graniti ayrı, çeliği ayrı tenceresi olmasın n'olacak? 

              Ağız tadı ile oturup bir çorba içsinler de, varsın balkon masası ayrı, yemek masası ayrı olmasın n'olacak ya!? 

              Onların omuzlarına yüklediğiniz her yük, sonra yine onlardan çıkıyor. Her şeyi uyumlu olan ev hayaliniz bir keşmekeşe dönüşüyor. 

              İkinci el eşya satan yerlere bir gidin bakın, kredisi bitmemiş eşya dolu hep. 

              Geçim sıkıntısı o kadar yoruyor ki bu gençleri, sonunda birbirlerini darlamaya başlıyorlar. 

             Yazık değil mi o sevgiye, o emeğe, o hayallere? 

             Evlatlarınıza vefayı, sabrı, saygıyı, tok gözlü olmayı öğretmeniz ve örnek olmanız gerekirken; onlara hırsı, dünya sevgisini, çıkarcı olmayı mı öğretiyorsunuz? 

             Başka türlüsü mümkünken, hele bu çağ da onlar en temizini seçiyorlar ve temizi için insiyatif alıyorlar. Buna şükredip yardımcı olacağınıza, istemeye gelirken alınan buket küçük olmuş diye surat asıyorsunuz. 

              Zina yapmak çok ucuz ve mümkünken ve o gençler daha zorunu imkanlı hale getirmeye çalışırken, siz nişan bohçası eksik diye laf sokuyorsunuz! 

               Bir susun Allah aşkına, azıcık şu gençleri rahat bırakın! 

                Sonra kötü bir şey olunca "neden böyle oldu!" 

              N'olacaktı? 

              Sen karpuz ektin de toprak plastik şişe mi verdi? 

              Gerçekten “kıymetimiz bilinmiyor" diyen gençlere şunu diyebilirim. 

              Allah kıymet bilene denk getirsin ama vitrine önem veren insanları çocuklarınıza baba anne diye seçmeyin.  

               Ruhu öteleyen ve bedene yatırım yapmak isteyen insanlara gönlünüzü emanet etmeyin.  

               Zaten diğerleri kıymetinizi bilir.” 

                Evet. KAPİTALİZME TAM ENTEGRE BİR HALDEYİZ ve KAPİTALİZMİN KÖLELERİYİZ. Tüketimde Batılıları aştık, üretimde ise hala yerimizde sayıyoruz. 

                “ Ayranı yok içmeye, at ile gider ekin biçmeye” atasözü hayatımıza tam olarak egemen oldu. 

                Bu işe bir dur denmeli artık. 

               Zaten iş bulamayan, bulsada, asgari ücrete, açlık veya en iyisi “yoksulluk sınırında” çalışabilecek gençler nasıl evlenecek? 

                Bir milletin, bir devletin en küçük yapı taşı, birimi, temeli nasıl atılacak? 

                Öncelikle, düğünlerde, asker uğurlamalarında silah atma yasaklandığı gibi, 

Düğünlerde de bu çılgın masrafların yapılmaması yönünde kararlar alınmalı. 

                 Çok ucuz bir gelinlik, bir yüzük, bir küpe ve bir de bilezik ile sınırlanmalı. 

                 Ucuz düğün için belediyeler yer temin etmeli, hatta ücretsiz yer vermeli. 

                  Yeni evlenenlere vatandaş kira indirimi yapmalı, devlet kira yardımı yapmalı, faizsiz ya da çok düşük faizle “evlenme kıredisi” temin etmeli. 

                  Herkes taşın altına elini koymalı. 

                   Ezgi’nin dediği gibi, anneler ihtiraslarını düğün üzerinden tatmin etmeye son vermeli. 

                  Yoksa bu milletin, bu devletin geleceği olmaz. Yarınları tehlikeye düşer! 

                   Yuva yıkmak üzere değil, yapmak üzere düğün yapılmalı. Alabildiğine kolaylaştırılmalı, zorlaştırılmamalı. 

                   Zinanın serbest bırakıldığı ve çok kolay olduğu bir zamanda, helalin önü sonuna kadar açılmalı, Gayrimeşruluktan daha kolay hale getirilmeli. 

                   Yuva yaparken yuvaları yıkmamalı, temel atarken temeli yıkılmak üzere pilanlamamalıyız. 

                    Müslüman aile yapımız SOS veriyor! 

                    Duymuyor, duyamıyor muyuz? 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber