Gazze yanıyor, Filistinliler kıyım kıyım doğranıyorken,

            İnsanlık tarihinin en vahşi soykırımı, insanlığın gözü önünde yapılıyorken,

            Bizim Muselman hala mezhepçilik peşinde!

            İnsanlar can çekişirken, yanıp yakılırken, hiç olmazsa karınca misali su taşımanın peşinde olması gereken bizim Muselman, Ziyonist insan kasapları ile uğraşmak yerine,

            Tam da lanetli İzrail’in, hamisi ve en büyük ziyonist, baş ziyonist, baş Yahudi, BÜYÜK ŞEYTAN ABD yönetimi ve Batı’nın istediği gibi,

            Birebir onların emir ve amaçlarına uygun olarak, hatta onlardan daha da ileri giderek, onlar adına fedailik, mezhep fedailiği, mezhep bölücülüğü yapıyor!

             Lanetli canilerle değil, Hizbullah ile İran ile uğraşıyor, şiicilik ve sünnicilik oynuyor!

             Hem de güya dini tedrisat almış,medrese, Kur’an Kursu, İ. hatip veya ilahiyat okumuş!

             Okumuş ama dinden zerre haberi olmamış! Kara, kapkara cahil!

             İzrail’in, Amerika’nın, Amezrail’in gönüllü askeri, uşağı, hamalı, hizmetkarı olduğunun farkında veya değil.

             Uyarıcı Din, onu uyandırmamış, narkozlamış, uyuşturmuş, afyonlamış!

             Çünkü uyarıcı din eğitimi değil, afyon din eğitimi almış!

             Kendi yandaş gazete ve televizyonlarında bile, ziyonist barbarların Suriye’ye, Şam ve Halep havaalanlarına vurduğunu, KENDİ HABER KANALINDA “Hizbullah İzrail’i kendi evinde vurdu” haberini yaparken, manşetini atarken, Hizbullah’ı bombaladığını,

             Hizbullah’ın da ona vurduğunu, fiilen savaşta olduğunu,

             Hatta, on yıldan fazladır Saudi Amerika koalisyonunun saldırıları ile yerle yeksan olmuş Yemen’ de Husi Müslümanlar bile cani İzrail’e vurmaya çalıştığını çok az da, arada bir de olsa yazarken,

             Benim kara cahil Muselmanım hala Sünnicilik, Şiicilik peşinde!

             Hizbullah’ın 2006 yılında ziyonist izrail ile bilfiil savaşmasına, onlarca şehit vermesine,  İran’ın 44 yıldır ABD  ile düşük yoğunluklu savaş halinde olmasına ve 44 yıldır ABD ambargosuna maruz kalmasına, en büyük generalini katledip şehit etmesine,  izrail elçiliğinin, Suriye’den sonra sadece İran’da olmamasına, İran’nın 44 yıldır izrail ile siyasi, iktisadi, ticari, askeri, sosyal, kültürel ve diplomatik tüm ilişkilerinin kesik olmasına rağmen, biz ne yaptık, bizimkiler ne yaptı, Sünni müslüman devletler ne yaptı( hep Amerika ve izrail safında müttefik ve sıtıratejik ortak olmalarına, izrail ile her türlü ilişkiyi kurmalarına rağmen) sorusunu hiç ama hiç sormadan ve hiçbir şey yapmadan, kendine ve kendi mezhep kılığine bakmadan, sorgulamadan karşı tarafı sorgulayabiliyor, suçlayabiliyor!

             Sünniciliğin Şiiciliği, Şiiciliğin Sünniciliği besleyip büyüttüğünü bilmeden ya da bildiği halde buna hizmet etmeye devam ediyor. Hem de Gazze yanarken!

             Hatta, her gün öldürülen, açık hapishane de bile her gün bombalanan Hamas’ı suçlamakta, “niye izraile saldırdın” demekte, haksızlığı, 75 senelik mezalimi yok sayarak Hamas’a yüklemektedir.

             Tam da ziyonistlerin, azmettiricisi ABD ve Batı yönetimlerinin istediği de bu!

              Ziyonist canilerin mezhepçi yaklaşıma en çok ihtiyaçları olduğu bu savaş döneminde, bizim mezhepçi muselman onlara can simidi oluyor, asker oluyor!

             Bizim mezhepçi, mezhebi din haline getiren muselmanın ödü kopuyor ki, Şii Müslümanlardan, Hizbullah’dan, Suriye’den ziyonistlere bir saldırı gelir de, yıllardır, “Şiiler izrail’e vurmaz, onlar ancak sünnilere vurur” iddiası çürür diye.

              Ama Şii olan Azeri Türk’ü kardeşlerimiz, Türk oldukları için Şiiliğini hiç gündem etmez ki, etmemelidir. Doğru olan Azeri Türk kardeşlerimize bakıldığı gibi, diğerlerine de aynı bakmaktır. Sırf ırki aidiyetten dolayı aynı mezheptekilere farklı bakış, çifte sıtandarttır.

              Şu anda doğru olan da, çok zorda kalmadan, bıçak kemiğe dayanmadan hiçbirinin, biz dahil savaşa katılmaması, ABD ve İzrail’in bu amacına hizmet etmemesi, savaş dışında her türlü yardımı, lojistik ve diplomatik desteği vermesi, peyderpey askeri, ticari, iktisadi, diplomatik ilişkileri kesmesidir. Zira Amezrail, savaşı genişletmeye hazırlanmakta, İzrail’e uçak gemisi ve denizaltı göndermesi bir avuç Hamas mücahidi için olmamakta, esas hedefi, Hamas’dan sonra Hizbullah ve  İran olmaktadır.

              Ama bizim mezhepçinin tek derdi iddialarının çürümemesi! İddiasında galip gelmek. Sünniciliğini de haklı kılmak, galip kılmak!

             Muhtemelen ikizleri şii bağnazlar da aynı şeyi söylüyor, sünnilere vuruyordur.

             Halbuki, Müslümanın yapması gereken, yardım nereden gelirse gelsin önünü açmak, olaya, mevcut vahim insanlık dıramı karşısında, bırakınız Müslümanca bakmayı, en azından “insani” yönden bakmak olmalı iken.

             Ölü teneşirde yatarken, binlercesi can çekişirken, binlercesi en barbar bombalar altında ölümle yüz yüze iken, ona mezhebi, yardım edenin de mezhebi sorulmazken, can çekişirken mezhepçilik, mezhep pıropagandası yapılmaz.

              Savaş devam ederken haklı haksız sorulmaz.

              İki kişi kavga ederken bile, sen haklıydın, sen haksızdın, denmez, ırkı mezhebi sorulmaz, öncelikle kavga durdurulur, dövüşenler ayrılır, ondan sonra bu sorular, haklı haksız nitelemeler, kavga sona erdirildikten sonra yapılır.

               Savaş olmasa bile, sünnici ya da  şiici muselman iddalarında haklı olsa bile, şiiciliğe karşı sünnicilikle, sünniciliğe karşı şiicilikle  karşı çıkılmaz. Bu tarafları birbirinden daha da uzaklaştırır, ayrımı büyütür, müzmin hastalık haline getirir. Ateşe ateşle değil, su ile yaklaşılır.

                Yapılması gereken; “İslam ve Müslüman” ortak paydasında hareket etmek, “Ümmet ve kardeşlik” şuuruyla meseleye bakmak,en azında asgari insani çerçeveden bakmak, bu şuuru harekete geçirmek, bu şuuru geliştirmek ve ikame etmek için çabalamaktır.

                Birileri mezhepçilik yapsa bile, ona kardeşliği, ümmet bilincini hatırlatmak, itse bile kucak açmak, mezhepçiliğine fırsat vermemek, onu mahcup etmek, fiiliyat ile yalanlamaktır.

                Mezhepçilik tarih boyu Müslümanların başına bela olmuş, olmaya da devam etmektedir.  Oysa mezhep bir görüş, yol ve yorumdan ibaret idi. Bize kolaylık, açıklama idi.

                 Hz. Peygamberin, sahabenin mezhebi yok idi.

                 Bu itibarla ben ne Sünni, ne Şii, ne Alevi, ne Şafi, Maliki, Hanefi, Hanbeli ya da ne de Caferi değilim. Ama alim olmadığım için Hanefi yorumuna, yoluna, yordamına, tarifine göre ibadetlerimi yaparım.  Sünnici, Şiici, mezhepçi değilim.

                  Ben sadece Müslümanım ve Müslüman olmanın gereklerini, tüm eksiklerime rağmen yapmaya çalışır, en azından buna inanırım.

                  İSLAM ve MÜSLÜMANDAN BAŞKA İSİM TANIMAM, KABUL ETMEM.

                  Kelime-i şehadet getiren, Bir olan Allah’ı, Hz. Peygamberi, Kur’an’ı tanıyan kabul eden, mezhebi, ırkı, aidiyeti ne olursa olsun herkesi KARDEŞ görürüm.

                  Müslümanı düşman görmeyen Yahudi ve Hıristiyanı, insan kalabilen deisti ve ateisti, herkesi “İNSANLIK KARDEŞİM” olarak görür, kabul ederim. İnsanlara zarar vermedikleri sürece hiçbiri ile sorunumuz olmaz, olmamalıdır.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber