Vekâlet vererek bizi temsil etsinler diye seçerek TBMM’ye gönderdiğimiz vekillerimiz. Bizi mi yoksa kendilerini mi daha çok düşünüyorlar?

Bu sorunun tek cevabı var o da elbette kendilerini düşünüyorlar. Yoksa neden o kadar masraf ederek kendilerini vekil seçtirmek için dağ bayır gezip dolaşsınlar.

Teoride bu vekillerimiz halkı için canla başla çalışacaklarına yemin ederek görevlerine başlıyorlar.

Güzel de, bunlar acaba bizim için hangi gayreti gösteriyorlar?

Yemin ederim ki, ellerini bile kıpırdatmıyorlar. Ballı maaşlarını alıp vekilliğin avantajlarından faydalanıyorlar.

Haklarını yemeyelim, bolca da tatil yapıyorlar.

Şimdi de kalkmışlar zaten yüksek maaşlar alan kimi üst düzey bürokratlara otuz biner lira daha seyyanen zam vermeye. Tabii ki bu sadece iktidar vekillerinin üstün zekâları sayesinde ileri sürülen bir teklifti. Ortaya çıkan tepkiler nedeniyle geri çekildiğini öğrendik. Hele şükür

Utanmayı dahi bilmeyen insanları vekil seçen biz seçmenler artık uyanık olmalıyız. Suç onların da değil suç bizlerin.

Seçim atmosferi esnasında köşe bucak dolaşıp propaganda yapan vekillerimiz seçildikten sonra birden ortadan yok oluyorlar. Hem öyle ki, ne telefonla ne de başka bir şekilde kendilerine ulaşmanın imkânı yok. Veren Allah kendilerini alıyor.

Arandıklarında sayın vekilim toplantıda veya il dışında şeklinde cevaplar alırsınız. Tabii ki bu da büyük ihtimalle yalanın büyüğü. Kimse buna kanmaz.

Varsayın ki, ulaştınız aradığınız vekile, her talebinize evet ilgileneceğim der ama asla ilgilenmez. Yakınları hariç.

Sayın Cumhurbaşkanının etrafında bulunan güruh ise sürekli yağ yakıp dalkavukluk yapmakla meşguller.

Bu ülkede hiçbir tutar tarafı kalmamış bir gelir dağılımı adaletsizliği var. Bunu ne gören var ne de düzeltmeye çaba harcayan, gene bu ülkede fevkaladenin

fevkinde bir yargı adaletsizliği var ne gören var ne de düzeltmek için çaba harcayan var.

Nihayet bu ülkede müthiş bir eğitim ve öğretim kalite sorunu var. Üniversite mezunları resmi bir makama dertlerini anlatacak bir dilekçe dahi yazamıyorlar.

Bütün milletin çocuğu ne edip edip bir üniversite mezunu olmak istiyor veya ailesi öyle istiyor.

Çocukta okuma kapasitesi yok, merak hiç yok öğretmen de çocuklarının ailelerinin baskıları altında aman benim çocuğumu sınıf geçir şeklinde.

Çok kötü yetiştirilmiş öğretmenler var. Bırakın onlara öğretmenlik yaptırmayı sınıfa dahi sokturulamazlar. Ama ne yazık ki, sınıfa giriyorlar, sözüm ona ders veriyorlar ve çocukların 45 dk. Zamanını sinir bozucu bir şekilde tüketiyorlar.

Bu sadece öğretmenler için değil elbette, her alanda görülen yadsınamayacak bir hastalık. Mühendisi, Avukatı, Ekonomisti, vs. Pratik eğitimi de içeren altı yıllık eğitim gören hekimler nispeten en iyileri denebilir.

Bu bahsi geçen konulara ilişkin sorunları çözme makamlarında oturan bürokratlar ne iş yaparlar? İnsan merak ediyor.

Milletin dişinden tırnağından çalışarak artırdığı paralarla verdiği vergiler böylesine hoyratça çarçur edilir mi?

Mal ve hizmetlere mermi hızı ile zamlar yağarken kimsenin sesi selamı çıkmıyor ama emeklinin ve memurun maaşına zam yapma söz konusu olunca aylarca tartışmalar sürüyor ve sonunda da dağ fare doğuruyor.

Bütün bu çarpıklıklar ve haksızlıklar bir an önce makul ve mantıklı ve de adaletli bir zemine oturtulmazsa hükumet yetkililerinin altlarındaki o güzelim koltuklar kayabilir.

İktidarın en önemli sermayesi, Ana muhalefetin halkı ikna edecek tutarlı bir politika sergileyememesidir.

Pek tabii ki bu ülkede çok güzel şeyler de yapıldı. Ancak, iktidar zaten onun için vardır. Bunlar bir lütuf değildirler. Bedeller halk tarafından ödeniyor.

Umalım ki, bu yılsonu yukarıda sözünü ettiğim gelir dağılımı dikkate alınarak çalışanların maaş ve ücretleri hakkaniyet ölçülerine göre belirlenir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber